dazzling
Örnekler
The dazzling sun reflected off the surface of the water, creating a mesmerizing glare.
Göz kamaştırıcı güneş, suyun yüzeyinden yansıyarak büyüleyici bir parıltı yarattı.
She wore a dazzling diamond necklace that sparkled in the sunlight.
Güneş ışığında parlayan göz kamaştırıcı bir elmas kolye takıyordu.
02
göz kamaştırıcı, etkileyici
extremely impressive or stunning
Örnekler
Her dazzling performance on the stage left the audience in awe, applauding the singer's vocal prowess.
Sahnede göz kamaştırıcı performansı, izleyicileri hayran bıraktı ve şarkıcının vokal ustalığını alkışladı.
The artist created a dazzling piece of abstract art, using bold colors and intricate patterns to captivate viewers.
Sanatçı, izleyicileri büyülemek için cesur renkler ve karmaşık desenler kullanarak göz kamaştırıcı bir soyut sanat eseri yarattı.
Leksikal Ağaç
dazzlingly
dazzling
dazzle



























