brilliant
Örnekler
He 's a brilliant coach who always gets the best out of his team.
O, takımından her zaman en iyisini alan parlak bir koç.
Everyone admired her for being a brilliant thinker and innovator.
Herkes onu parlak bir düşünür ve yenilikçi olduğu için takdir etti.
02
muhteşem
exceptionally impressive or outstanding
Dialect
British
Örnekler
Her brilliant performance earned her a standing ovation.
Onun parlak performansı ayakta alkışlanmasını sağladı.
The scientist 's brilliant discovery changed the course of modern medicine.
Bilim insanının parlak keşfi, modern tıbbın seyrini değiştirdi.
03
parlak, göz alıcı
intensely bright and radiant, often characterized by vivid and dazzling hues
Örnekler
The artist used brilliant colors to make the painting stand out and grab attention.
Sanatçı, tablonun öne çıkmasını ve dikkat çekmesini sağlamak için parlak renkler kullandı.
She wore a dress in a brilliant red that drew compliments from everyone at the party.
Partide herkesten övgü alan parlak kırmızı bir elbise giymişti.
Örnekler
The brilliant stars filled the night sky, creating a breathtaking view.
Parlak yıldızlar gece gökyüzünü doldurdu, nefes kesici bir manzara yarattı.
The diamonds sparkled with a brilliant shine under the chandelier.
Pırlantalar avizenin altında parlak bir ışıltıyla parlıyordu.
05
parlak, görkemli
characterized by grandeur
06
parlak, net
clear and sharp and ringing
07
başarılı
very good at accomplishing a desired result
Brilliant
01
pırlanta
a precious gemstone, particularly a diamond, that is cut with numerous facets to reflect light and create a dazzling appearance
Leksikal Ağaç
brilliantly
brilliant
brilli



























