against
01
[-e/a] karşı
in opposition to someone or something
Örnekler
I decided to go against the advice of my friend.
Arkadaşımın tavsiyesine karşı gitmeye karar verdim.
She has been fighting against discrimination for years.
O yıllardır ayrımcılığa karşı mücadele ediyor.
02
karşı
used to indicate acting as a defense in the face of a negative force or outcome
Örnekler
We vaccinated our children against the flu.
Çocuklarımızı gribe karşı aşıladık.
He installed a security system against burglaries.
Hırsızlıklara karşı bir güvenlik sistemi kurdu.
03
karşılığında
used to indicate the relationship between a sum of money (loan, financing, guarantee) and the corresponding asset or security
Örnekler
He borrowed $1,000 against his car as collateral.
Arabaını teminat göstererek 1.000 dolar borç aldı.
They received a loan against their house.
Evlerine karşılık bir kredi aldılar.
04
karşı, yanında
in direct contact with or close proximity to
Örnekler
The ladder leaned against the wall.
Merdiven duvara dayalı duruyordu.
He leaned against the tree for support.
Destek almak için ağaca karşı yaslandı.
05
karşı, karşıtlık içinde
in opposition to; in contrast with
Örnekler
The bold design of the modern building stood against the traditional architecture of the surrounding structures.
Modern binanın cesur tasarımı, çevredeki yapıların geleneksel mimarisine karşı duruyordu.
The artist intentionally placed dark shadows against the bright sunlight to create a dramatic effect.
Sanatçı, dramatik bir etki yaratmak için kasıtlı olarak karanlık gölgeleri parlak güneş ışığına karşı yerleştirdi.
06
karşılığında, yerine
used to indicate the exchange, substitution, trade, or compensation of one item, service, or benefit for another
Örnekler
He traded his bicycle against a skateboard.
Bisikletini bir kaykay karşılığında takas etti.
They offered a discount on the product against a coupon.
Ürün için bir kupon karşılığında indirim teklif ettiler.



























