unlikely
01
olası olmayan
having a low chance of happening or being true
Örnekler
It 's unlikely that it will rain tomorrow, as the weather forecast predicts clear skies.
Yarın yağmur yağması olası değil, çünkü hava tahmini açık bir gökyüzü öngörüyor.
It 's unlikely that she will change her mind about quitting her job; she seems determined.
İşini bırakma konusunda fikrini değiştirmesi pek olası değil; kararlı görünüyor.
02
olası görünmeyen, inanılması güç
difficult to consider as plausible or believable
Örnekler
He made an unlikely claim about finding treasure in his backyard.
Arka bahçesinde hazine bulduğuna dair olasılık dışı bir iddiada bulundu.
Her story seemed unlikely, but she insisted it was true.
Hikayesi olası görünmüyordu, ama o gerçek olduğunda ısrar etti.
Leksikal Ağaç
unlikely
likely
like



























