improbable
01
olasılıksız, düşük olasılıklı
having a low chance of occurring
Örnekler
It 's improbable that he will win the race, given his recent injury.
Son yaralanması göz önüne alındığında, yarışı kazanması olası değil.
It 's improbable that the stock prices will double overnight; such fluctuations are rare.
Hisse fiyatlarının bir gecede ikiye katlanması olası değil; bu tür dalgalanmalar nadirdir.
02
olasılıksız, inanılmaz
having such a low likelihood that it is difficult to believe
Örnekler
Her story about meeting a celebrity on a deserted island sounded improbable.
Issız bir adada bir ünlüyle tanıştığına dair hikayesi inanılmaz geliyordu.
His improbable claim of discovering a hidden treasure in his backyard was met with skepticism.
Arka bahçesinde gizli bir hazine keşfettiği yönündeki olasılıksız iddiası şüpheyle karşılandı.
03
inanılmaz, imkansız
too improbable to admit of belief
Leksikal Ağaç
improbableness
improbable
probable



























