sinister
01
uğursuz, kötü niyetli
giving the impression that something harmful or evil is about to happen
Örnekler
The abandoned mansion had a sinister aura about it, as if it held dark secrets within its walls.
Terk edilmiş konak, duvarlarının içinde karanlık sırlar barındırıyormuş gibi ürkütücü bir havaya sahipti.
The eerie silence in the forest felt sinister, as if something dangerous lurked nearby.
Ormandaki ürpertici sessizlik kötü niyetli hissettiriyordu, sanki yakınlarda tehlikeli bir şey gizleniyor gibi.
Örnekler
His sinister schemes aimed to undermine his rival's reputation.
Onun kötü niyetli planları, rakibinin itibarını zedelemeyi amaçlıyordu.
The politician 's sinister tactics tarnished the integrity of the election process.
Politikacının kötü niyetli taktikleri seçim sürecinin bütünlüğünü zedeledi.
Örnekler
In heraldry, a lion facing the sinister side appears to look leftward.
Heraldikte, sol tarafa bakan bir aslan sola doğru bakıyormuş gibi görünür.
The shield bore a red stripe on the sinister side.
Kalkanın sol tarafında kırmızı bir şerit vardı.
04
şeytani, kötü niyetli
stemming from indirect or deceitful motives
Örnekler
The nobleman 's rise to power was rumored to involve sinister dealings.
Soylunun iktidara yükselişinin karanlık işler içerdiği söyleniyordu.
Her accusations hinted at a sinister motive behind the generous gift.
Onun suçlamaları, cömert hediyenin arkasında kötü niyetli bir amaç olduğunu ima ediyordu.



























