portentous
01
uğursuz
extraordinary and serving as a warning or sign of future events, often suggesting something bad or threatening
Örnekler
The dark clouds gathering on the horizon looked portentous, hinting at a severe storm approaching.
Ufukta toplanan kara bulutlar uğursuz görünüyordu, yaklaşan şiddetli bir fırtınayı ima ediyordu.
The sudden silence in the room was portentous, suggesting that something important was about to be revealed.
Odadaki ani sessizlik uğursuzdu, önemli bir şeyin ortaya çıkmak üzere olduğunu ima ediyordu.
02
kendini beğenmiş, kibirli
puffed up with vanity
Leksikal Ağaç
portentously
portentous
portent
