to redeem
01
kurtarmak, affetmek
to rescue someone from their sins
Transitive: to redeem sb
Örnekler
Believers find solace in the belief that faith can redeem them from their past sins.
İnananlar, inancın geçmiş günahlarından onları kurtarabileceği inancında teselli bulurlar.
The religious teachings emphasize the power of repentance to redeem individuals from wrongdoing.
Dini öğretiler, bireyleri yanlış davranışlardan kurtarmak için tövbenin gücünü vurgular.
02
nakit değerini almak, bozdurmak
to exchange stocks, bonds, or other financial instruments for their cash value
Transitive: to redeem financial instruments
Örnekler
The investor decided to redeem his shares during a market high.
Yatırımcı, piyasanın yüksek olduğu bir dönemde hisselerini geri almayı kararlaştırdı.
He redeemed a portion of his stock portfolio to fund the new business venture.
Yeni iş girişimini finanse etmek için hisse senedi portföyünün bir kısmını nakde çevirdi.
03
ipotekten kurtarmak
to clear a debt by making a payment
Transitive: to redeem a debt
Örnekler
After years of hard work, she finally had enough money to redeem her mortgage.
Yıllarca süren zorlu çalışmalardan sonra, nihayet ipoteğini ödemek için yeterli paraya sahip oldu.
He promised to cut back on unnecessary expenses so he could redeem his car loan faster.
Gereksiz harcamaları kısacağına söz verdi, böylece araba kredisini daha hızlı ödeyebilecekti.
04
fidye verip kurtarmak
to get back something or someone by paying a fee or meeting a condition, especially after a loss or threat
Transitive: to redeem sb/sth
Örnekler
After leaving her camera at the rental shop, she had to pay a small fee to redeem it.
Kamera kiralama dükkanında bıraktıktan sonra, onu geri almak için küçük bir ücret ödemek zorunda kaldı.
He went to the pawnshop to redeem the family heirloom by repaying the loan.
Aile yadigarını geri almak için kredi borcunu ödeyerek rehinciye gitti.
05
kullanmak, değiştirmek
to use a coupon, voucher, or similar item to receive goods, a discount, or money in return
Transitive: to redeem a voucher, coupon, etc.
Örnekler
She redeemed her coupon at the checkout for a 20 % discount.
O, %20 indirim için kuponunu kasada kullandı.
The store allows customers to redeem points for merchandise or gift cards.
Mağaza, müşterilerin puanlarını ürünler veya hediye kartları için kullanmasına izin verir.
06
telafi etmek, itibarını kurtarmak
to restore people's good opinion or trust in oneself by making up for past mistakes or failures
Transitive: to redeem oneself | to redeem one's reputation
Örnekler
After his mistake at work, he redeemed himself by completing the next project flawlessly.
İşteki hatasından sonra, bir sonraki projeyi kusursuz bir şekilde tamamlayarak kendini telafi etti.
She worked hard to redeem her reputation after the scandal.
Skandal sonrası itibarını kurtarmak için çok çalıştı.
Leksikal Ağaç
redeemable
redeemed
redeemer
redeem



























