to pour out
[phrase form: pour]
01
sansürsüzce ifade etmek
to freely express one's deep emotions, thoughts, or feelings
Transitive: to pour out one's emotions or thoughts
Örnekler
She called her best friend to pour out her sorrows after the breakup.
Ayrılıktan sonra üzüntülerini dökmek için en iyi arkadaşını aradı.
In his diary, he would pour out all his daily reflections and secrets.
Günlüğüne, günlük düşüncelerini ve sırlarını döküverirdi.
02
dökmek, boşaltmak
to transfer a liquid from one container to another
Transitive: to pour out a liquid
Örnekler
She poured the milk out into the glass.
Sütü bardağa döktü.
The server carefully poured out the wine into each guest's glass.
Garson, şarabı dikkatlice her misafirin bardağına döktü.
03
boşalmak, hızla çıkmak
to leave a place hastily and in large groups
Intransitive: to pour out of a place
Örnekler
Students poured out of the school when the bell rang.
Zil çaldığında öğrenciler okuldan dışarı aktı.
Visitors poured out of the museum when it closed for the day.
Müze gün için kapandığında ziyaretçiler dışarı aktı.
pour out
01
zıt uçlarla karakterize, tamamen zıt
characterized by opposite extremes; completely opposed
