to lame
01
sakatlamak, topal etmek
to cause someone to lose the use of a limb, particularly a leg
Transitive: to lame sb
Örnekler
The accident threatened to lame him, leaving him with a permanent disability.
Kaza onu topal bırakma tehdidiyle karşı karşıya bıraktı ve kalıcı bir sakatlıkla baş başa kaldı.
A severe injury to the knee could potentially lame a person.
Dizdeki ciddi bir yaralanma potansiyel olarak bir kişiyi topal bırakabilir.
lame
01
topal, aksak
having difficulty walking or moving due to disability in the feet or legs
Örnekler
The lame dog struggled to walk due to a leg injury.
Topal köpek, bacak yaralanması nedeniyle yürümekte zorlandı.
He walked with a limp, his gait indicating that he was lame in one leg.
Topallayarak yürüyordu, yürüyüşü bir bacağının topal olduğunu gösteriyordu.
02
zayıf, ikna edici olmayan
weak, unconvincing, or inadequate
Örnekler
His lame excuse for being late did n’t fool anyone at the meeting.
Toplantıda geç kaldığı için zayıf mazereti kimseyi kandırmadı.
The company ’s explanation for the service outage seemed lame and unsatisfactory.
Şirketin hizmet kesintisi için açıklaması zayıf ve tatmin edici görünmüyordu.
Lame
01
anlamayan biri, cahil
someone who doesn't understand what is going on
lame
01
sıkıcı, vasat
dull, uninteresting, or lacking in quality
Örnekler
That movie was so lame, I almost fell asleep.
Bu film o kadar sıkıcıydı ki, neredeyse uyuyakaldım.
That movie was so lame, I almost fell asleep.
Bu film o kadar sıkıcıydı ki, neredeyse uyuyakaldım.
Lame
01
lame, metalik kumaş
a fabric that is typically made with metallic threads, giving it a shiny or glittering appearance, often used for eveningwear or festive attire



























