inevitable
Örnekler
As technology advances, it becomes increasingly inevitable that automation will replace certain jobs.
Teknoloji ilerledikçe, otomasyonun belirli işlerin yerini alması giderek daha kaçınılmaz hale geliyor.
With the heavy rain clouds looming overhead, it seemed inevitable that it would rain soon.
Başımızın üzerinde asılı duran ağır yağmur bulutlarıyla, yakında yağmur yağması kaçınılmaz görünüyordu.
1.1
kaçınılmaz, önlenemez
bound to happen in a way that is impossible to avoid
Örnekler
The team 's victory was inevitable given their strong performance.
Takımın güçlü performansı göz önüne alındığında zaferleri kaçınılmazdı.
The inevitable changes of the seasons bring new beauty each time.
Mevsimlerin kaçınılmaz değişiklikleri her seferinde yeni bir güzellik getirir.
Inevitable
01
kaçınılmaz olan, önlenemez olan
an event or outcome that is certain to happen and cannot be avoided
Örnekler
As the war continued, the inevitable became clear — defeat was near.
Savaş devam ederken, kaçınılmaz olan belli oldu—yenilgi yakındı.
With such reckless spending, the inevitable was bankruptcy.
Bu kadar pervasız harcamalarla, kaçınılmaz olan iflastı.
Leksikal Ağaç
inevitability
inevitableness
inevitably
inevitable
evitable



























