to abide
01
oturmak
to live or stay in a particular place
Intransitive: to abide somewhere
Örnekler
After retirement, they decided to abide in a quaint cottage by the lake.
Emeklilikten sonra, göl kenarındaki şirin bir kulübede ikamet etmeye karar verdiler.
In the bustling city, countless individuals abide in high-rise apartments.
Kalabalık şehirde, sayısız birey yüksek katlı dairelerde ikamet eder.
02
katlanmak
(always negative) to tolerate someone or something
Transitive: to abide sb/sth
Örnekler
The manager made it clear that the company could not abide unethical behavior.
Yönetici, şirketin etik dışı davranışları hoş göremeyeceğini açıkça belirtti.
I could n't abide the constant noise from the construction site next door, so I decided to move to a quieter neighborhood.
Yan taraftaki inşaat alanından gelen sürekli gürültüye katlanamadım, bu yüzden daha sessiz bir mahalleye taşınmaya karar verdim.



























