encouraging
01
cesaretlendirici, yüreklendiren, teşvik edici
giving someone hope, confidence, or support
Örnekler
The coach 's encouraging words helped the team stay focused after their loss.
Koçun cesaret verici sözleri, takımın mağlubiyet sonrası odaklanmasına yardımcı oldu.
Her smile was warm and encouraging during the difficult conversation.
Zorlu konuşma sırasında gülümsemesi sıcak ve cesaret vericiydi.
02
cesaret verici, umut verici
showing signs of likely success or improvement
Örnekler
The early reviews of the film were encouraging, hinting at a box office success.
Filmin ilk eleştirileri cesaret verici idi, gişe başarısına işaret ediyordu.
Sales figures for the new product look encouraging so far.
Yeni ürünün satış rakamları şimdiye kadar cesaret verici görünüyor.
Leksikal Ağaç
encouragingly
unencouraging
encouraging
encourage



























