Cure
01
tedavi
a treatment or medication for a certain disease or injury
Örnekler
After years of research, they finally discovered a cure.
Yıllarca süren araştırmaların ardından nihayet bir tedavi buldular.
Scientists are working to find a cure for cancer.
Bilim insanları kanser için bir tedavi bulmak için çalışıyor.
to cure
01
iyileştirmek, tedavi etmek
to make someone regain their health
Transitive: to cure a disease
Örnekler
Antibiotics are often prescribed to cure bacterial infections.
Antibiyotikler genellikle bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için reçete edilir.
Medical advancements have led to the development of vaccines that can cure certain diseases.
Tıbbi ilerlemeler, belirli hastalıkları tedavi edebilen aşıların geliştirilmesine yol açmıştır.
1.1
iyileşmek, şifa bulmak
to become healthy again
Intransitive
Örnekler
After weeks of rest and medication, the patient finally began to cure.
Haftalarca dinlenme ve ilaç kullanımından sonra, hasta nihayet iyileşmeye başladı.
With time and adequate care, the wound gradually cured.
Zamanla ve yeterli bakımla, yara yavaş yavaş iyileşti.
02
tuzlamak
to preserve or flavor food by treating it with salt, sugar, or spices
Transitive: to cure food
Örnekler
They cured the salmon by covering it with a mixture of salt, sugar, and dill, resulting in a flavorful gravlax.
Somonu tuz, şeker ve dereotu karışımıyla kaplayarak iyileştirdiler, lezzetli bir gravlax elde ettiler.
The chef cured the pork belly with a blend of spices and brown sugar before smoking it to make bacon.
Şef, pastırma yapmak için domuz göbeğini baharatlar ve esmer şeker karışımı ile marine etti ve ardından tütsüledi.
03
problemi çözmek
to solve a problem or deal with an issue
Transitive: to cure a problem or issue
Örnekler
His quick thinking helped cure the problem before it escalated.
Hızlı düşüncesi, sorun büyümeden önce çözülmesine yardımcı oldu.
The new policy aims to cure the issue of overcrowded classrooms.
Yeni politika, kalabalık sınıflar sorununu çözmeyi amaçlıyor.
04
kurutmak, tütsülemek
to become preserved, especially through a process like drying, smoking, or fermenting
Intransitive
Örnekler
The meat will cure over several days in the smokehouse.
Et, tütsüleme evinde birkaç gün içinde kürlenecek.
The cheese began to cure as it sat in the cool cellar.
Peynir, serin mahzende dururken kürlenmeye başladı.
05
sertleştirmek, vulkanize etmek
to harden a material, such as rubber or concrete, through a chemical process
Transitive: to cure a material
Örnekler
The factory uses heat to cure the rubber before it can be molded into tires.
Fabrika, lastikleri şekillendirilmeden önce kauçuğu sertleştirmek için ısı kullanır.
It takes time to cure the epoxy resin before it becomes solid.
Epoksi reçinenin katılaşması için kürlenmesi zaman alır.
Leksikal Ağaç
curative
cure
