cranky
01
huysuz, sinirli
feeling easily irritated or bad-tempered
Örnekler
The cranky customer complained about the delay in service.
Huysuz müşteri, servisteki gecikmeden şikayet etti.
After a long day at work, he felt too cranky to enjoy a quiet evening.
Uzun bir iş gününden sonra, sessiz bir akşamın tadını çıkaramayacak kadar huysuz hissediyordu.
Örnekler
Eco-friendly fashion is no longer seen as cranky; it's becoming mainstream as consumers prioritize sustainability.
Çevre dostu moda artık tuhaf olarak görülmüyor; tüketiciler sürdürülebilirliği önceliklendirdikçe ana akım haline geliyor.
Her cranky sense of humor, filled with witty remarks and offbeat observations, always kept her friends entertained.
Onun alışılmadık mizah anlayışı, zekice sözler ve sıradışı gözlemlerle dolu, her zaman arkadaşlarını eğlendirdi.
03
dengesiz, huysuz
(used of boats) inclined to heel over easily under sail
04
huysuz, arızalı
not functioning properly or in poor condition
Örnekler
The cranky printer refused to print the last page.
Huysuz yazıcı son sayfayı yazdırmayı reddetti.
The old car 's engine is so cranky, it stalls every few miles.
Eski arabanın motoru o kadar huysuz ki her birkaç milde bir duruyor.



























