Contrast
01
kontrast
differences in color or in brightness and darkness that an artist uses in a painting or photograph to create a special effect
Örnekler
The painting used a stark contrast between light and shadow to create a dramatic effect.
Tablo, dramatik bir etki yaratmak için ışık ve gölge arasında belirgin bir kontrast kullandı.
The landscape painting captured the contrast between the lush green fields and the stormy sky.
Manzara resmi, yemyeşil tarlalar ile fırtınalı gökyüzü arasındaki kontrastı yakaladı.
02
kontrast
the noticeable difference or opposition between two or more things that are compared
Örnekler
The bright colors of the flowers stood in stark contrast to the dull, gray background.
Çiçeklerin parlak renkleri, donuk ve gri arka planla belirgin bir tezat oluşturuyordu.
There was a noticeable contrast between his cheerful demeanor and her somber mood.
Neşeli tavrı ile kasvetli ruh hali arasında belirgin bir kontrast vardı.
03
kontrast
the difference in dark and light colors on a television screen
Örnekler
Adjusting the contrast on the TV improved the picture quality.
Televizyondaki kontrastı ayarlamak görüntü kalitesini iyileştirdi.
The high contrast made the colors on the screen more vibrant.
Yüksek kontrast, ekrandaki renkleri daha canlı hale getirdi.
04
a conceptual distinction between ideas or categories
Örnekler
The philosopher discussed the contrast between reality and illusion.
There is a contrast in theory and practice.
05
the action of distinguishing differences through comparison
Örnekler
The teacher asked the students to make a contrast between the two poems.
Analysts performed a contrast of the old and new policies.
to contrast
01
kıyaslamak, karşılaştırmak
to compare two people or things so that their differences are noticeable
Transitive: to contrast two people or things
Örnekler
She is currently contrasting the different approaches to problem-solving.
Şu anda problem çözmedeki farklı yaklaşımları karşılaştırıyor.
Can you please contrast the main characters in the novel?
Lütfen romandaki ana karakterleri karşılaştırabilir misiniz?
02
tezat oluşturmak
to differ in a noticeable or obvious way
Intransitive: to contrast with sth
Örnekler
The bright colors of the painting contrast sharply with the dark frame.
Tablonun parlak renkleri, koyu çerçeveyle keskin bir şekilde tezat oluşturuyor.
Her cheerful personality contrasts with his serious demeanor.
Onun neşeli kişiliği, onun ciddi tavrıyla tezat oluşturuyor.
Leksikal Ağaç
contrasty
contrast
