to bump
01
çarpmak
to accidentally hit a part of one's body against something, especially with great force and in a way that causes injury
Örnekler
He bumped his head on the low doorway as he entered the room.
Odaya girerken alçak kapı çerçevesine kafasını çarptı.
She bumped her knee against the table, causing a sharp pain.
Dizini masaya çarptı, keskin bir acıya neden oldu.
02
ördek tüyü, ördek teleği
down of the duck
03
kalça atarak dans etmek, seksice dans etmek
dance erotically or dance with the pelvis thrust forward
04
rastlamak, tesadüfen karşılaşmak
to unexpectedly come across or meet someone or something, often by chance
Örnekler
I bumped into an old friend at the bookstore.
Kitapçıda eski bir arkadaşıma rastladım.
She bumped into an interesting article while researching online.
Çevrimiçi araştırma yaparken ilginç bir makaleye rastladı.
05
çıkarmak, yerinden etmek
remove or force from a position of dwelling previously occupied
06
indirmek, düşürmek
assign to a lower position; reduce in rank
07
çekmek, bir doz almak
to take a small amount of powdered drug, usually by snorting, often repeatedly
SlangÖrnekler
He bumped some cocaine before the party started.
O, parti başlamadan önce biraz kokain çekti.
She is bumping small amounts throughout the night.
O, gece boyunca küçük miktarlarda çekiyor.
Bump
01
yumru
a swelling on the body caused by illness or injury
Örnekler
He had a painful bump on his forehead after hitting the door.
Kapıya çarptıktan sonra alnında ağrılı bir şişlik vardı.
The doctor examined the bump to check for signs of infection.
Doktor, enfeksiyon belirtilerini kontrol etmek için şişliği muayene etti.
02
çarpmak, vurmak
a forceful impact or collision between objects, often resulting in a jolt or sudden movement
Örnekler
He felt a slight bump when the shopping cart hit the curb.
Alışveriş arabası kaldırıma çarptığında hafif bir darbe hissetti.
The airplane experienced a bump due to turbulence.
Uçak, türbülans nedeniyle bir darbe yaşadı.
03
yumru, şişlik
a raised area or small swelling on a surface
Örnekler
She felt a bump under the rug where something had been hidden.
Halının altında saklanmış bir şeyin olduğu yerde bir yumru hissetti.
The road had a bump that made the car bounce.
Yolda, arabanın zıplamasına neden olan bir tümsek vardı.
04
bump dansı
a popular dance style introduced in the 1970s in the United States, involving partners, typically one male and one female, bumping their hips to the beat of the music
bump
