
Ara
blistering
01
yakıcı, kavurucu
regarding extremely hot temperatures, often causing discomfort or injury
Example
The blistering sun beat down on the desert landscape, creating waves of heat.
Kavurucu güneş çöl manzarasına vurdu ve sıcak dalgaları oluşturdu.
Despite the blistering heat, they continued their hike up the mountain.
Yakıcı sıcaklığa rağmen, dağa tırmanışlarına devam ettiler.
Example
The article delivered a blistering assessment of the company ’s recent failures.
Makalede şirketin son başarısızlıkları üzerinde sert bir değerlendirme yapıldı.
Her blistering remarks left him visibly shaken.
Onun sert, acı yorumları onu gözle görülür şekilde sarstı.
Example
The race car set a blistering pace, leaving its competitors far behind on the track.
Yarış arabası, şimşek gibi bir tempoyla ilerleyerek rakiplerini piste geride bıraktı.
The runner finished the marathon with a blistering sprint in the final stretch.
Koşucu, maratonu son bölümde şimşek gibi bir sprint ile tamamladı.
Blistering
01
su toplayıcı, kabarcık oluşturan
a medical practice of creating blisters to increase blood flow and aid healing
Example
Blistering was applied to improve circulation in injured tissue.
Su toplayıcı,kabarcık oluşturan uygulaması, yaralı dokuda kan dolaşımını iyileştirmek için yapıldı.
The treatment involved controlled blistering to ease joint pain.
Tedavi, eklem ağrılarını hafifletmek için kontrollü su toplayıcı, kabarcık oluşturan işlem içeriyordu.

Yakın Kelimeler