uncommonly
01
alışılmadık şekilde, nadiren
in a way that is rare or not customary
Örnekler
She uncommonly forgets her keys; she's usually very organized.
O, anahtarlarını nadiren unutur; genellikle çok düzenlidir.
Uncommonly, he arrives late to meetings; it's not his usual behavior.
Alışılmadık bir şekilde, toplantılara geç gelir; bu onun alışılmış davranışı değildir.
02
olağanüstü, dikkat çekici derecede
to an exceptional degree
Örnekler
She is uncommonly talented in music.
O, müzikte olağanüstü yeteneklidir.
They faced challenges that were uncommonly difficult.
Olağanüstü derecede zor olan zorluklarla karşılaştılar.
Leksikal Ağaç
uncommonly
commonly
common



























