particular
01
özel
distinctive among others that are of the same general classification
Örnekler
The law applies to a particular type of vehicle, such as electric cars.
Yasa, elektrikli arabalar gibi belirli bir tür araca uygulanır.
The report focuses on a particular segment of the population, namely elderly citizens.
Rapor, nüfusun belirli bir kesimine, yani yaşlı vatandaşlara odaklanıyor.
Örnekler
She took particular care in preparing the meal for the guests.
Misafirler için yemeği hazırlarken özel bir özen gösterdi.
The manager paid particular attention to the team's progress during the project.
Yönetici, proje sırasında ekibin ilerlemesine özel bir dikkat gösterdi.
Örnekler
The architect was particular about the alignment of every brick in the building.
Mimar, binadaki her tuğlanın hizası konusunda titiz davrandı.
The watchmaker was particular about the alignment of each gear in the intricate timepiece.
Saatçi, karmaşık zaman ölçerdeki her dişlinin hizası konusunda titizdi.
Particular
Örnekler
The teacher asked for particulars about the project, not just a summary.
Öğretmen, proje hakkında yalnızca bir özet değil, ayrıntılar istedi.
Each particular of the experiment was documented for accuracy.
Deneyin her bir ayrıntısı doğruluk için belgelendi.
02
özel, özel ifade
a statement claiming that a condition applies to at least one, but not necessarily all, members of a group
Örnekler
" Some birds can mimic human speech " is a particular statement.
"Bazı kuşlar insan konuşmasını taklit edebilir" özel bir ifadedir.
The claim " Certain flowers bloom only at night " reflects a particular truth.
"Bazı çiçekler sadece gece açar" iddiası, belirli bir gerçeği yansıtır.
Leksikal Ağaç
particularly
particular
