juicy
Örnekler
The juicy watermelon was refreshing on a hot summer day.
Sıcak bir yaz gününde sulu karpuz ferahlatıcıydı.
She cooked a juicy steak on the grill, perfectly seared on the outside and tender on the inside.
O, ızgarada sulu bir biftek pişirdi, dışarıda mükemmel şekilde kızartılmış ve içeride yumuşak.
Örnekler
She walked in wearing a form-fitting dress, and everyone noticed her juicy curves.
Vücuduna oturan bir elbise giyerek içeri girdi ve herkes onun dolgun hatlarını fark etti.
That model has a juicy body that's hard to miss on the runway.
O modelin podyumda gözden kaçması zor, dolgun bir vücudu var.
03
karlı, kazançlı
offering significant profit or benefit
Örnekler
The actor accepted a juicy contract to star in the blockbuster.
Aktör, gişe rekorları kıran filmde başrol oynamak için cazip bir sözleşmeyi kabul etti.
She uncovered some juicy opportunities for investment in the market.
Piyasada yatırım için bazı cazip fırsatlar ortaya çıkardı.
Örnekler
The tabloid featured juicy details about the celebrity's private life.
Tabloid, ünlünün özel hayatı hakkında ilginç detaylar içeriyordu.
His juicy gossip about the affair made everyone at the party lean in closer.
Onun ilişki hakkındaki ilginç dedikoduları partideki herkesin daha yakına eğilmesine neden oldu.



























