juicy
jui
ˈʤu
cu
cy
si
si
British pronunciation
/d‌ʒˈuːsi/

"juicy"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

juicy
01

sulu

(of food) having a lot of liquid and tasting fresh or flavorful

succulent

juicy definition and meaning
example
Örnekler
The juicy watermelon was refreshing on a hot summer day.
Sıcak bir yaz gününde sulu karpuz ferahlatıcıydı.
She cooked a juicy steak on the grill, perfectly seared on the outside and tender on the inside.
O, ızgarada sulu bir biftek pişirdi, dışarıda mükemmel şekilde kızartılmış ve içeride yumuşak.
02

çekici ve seksi

having an attractive, curvy figure
example
Örnekler
She walked in wearing a form-fitting dress, and everyone noticed her juicy curves.
Vücuduna oturan bir elbise giyerek içeri girdi ve herkes onun dolgun hatlarını fark etti.
That model has a juicy body that's hard to miss on the runway.
O modelin podyumda gözden kaçması zor, dolgun bir vücudu var.
03

karlı, kazançlı

offering significant profit or benefit
example
Örnekler
The actor accepted a juicy contract to star in the blockbuster.
Aktör, gişe rekorları kıran filmde başrol oynamak için cazip bir sözleşmeyi kabul etti.
She uncovered some juicy opportunities for investment in the market.
Piyasada yatırım için bazı cazip fırsatlar ortaya çıkardı.
04

şok edici, skandal

having a provocative, scandalous quality that attracts attention
example
Örnekler
The tabloid featured juicy details about the celebrity's private life.
Tabloid, ünlünün özel hayatı hakkında ilginç detaylar içeriyordu.
His juicy gossip about the affair made everyone at the party lean in closer.
Onun ilişki hakkındaki ilginç dedikoduları partideki herkesin daha yakına eğilmesine neden oldu.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store