to implant
01
ameliyatla yerleştirmek
to insert a living tissue or an artificial object into the body via medical procedure
Transitive: to implant a living tissue or artificial object
Örnekler
The surgeon successfully implanted a pacemaker to regulate the patient's heartbeat.
Cerrah, hastanın kalp atışını düzenlemek için başarılı bir şekilde bir kalp pili yerleştirdi.
Dental implants are commonly used to replace missing teeth by surgically implanting artificial tooth roots into the jawbone.
Diş implantları, eksik dişleri değiştirmek için yapay diş köklerinin çene kemiğine cerrahi olarak yerleştirilmesiyle yaygın olarak kullanılır.
02
aşılamak, yerleştirmek
to firmly establish or instill an idea, belief, or feeling in someone's mind
Transitive: to implant an idea or belief in sb/sth
Örnekler
The teacher worked hard to implant the value of hard work in her students' minds.
Öğretmen, öğrencilerinin zihinlerinde çalışmanın değerini aşılamak için çok çalıştı.
The media can implant certain ideals in the public consciousness through repeated messages.
Medya, tekrarlanan mesajlarla kamu bilincine belirli idealleri aşılayabilir.
03
yerleşmek, tutunmak
(of a fertilized egg) to attach itself to the wall of the uterus after conception
Intransitive
Örnekler
After fertilization, the embryo will implant in the uterus to begin developing.
Döllenmeden sonra, embriyo gelişmeye başlamak için rahme yerleşecektir.
The body naturally releases hormones to help the fertilized egg implant into the uterine wall.
Vücut, döllenmiş yumurtanın rahim duvarına yerleşmesine yardımcı olmak için doğal olarak hormonlar salgılar.
Implant
01
implant
a device or material inserted into the body, often for medical or technological purposes, such as a computer chip
Örnekler
The implant allowed the patient to regain their hearing.
İmplant, hastanın işitme yetisini geri kazanmasını sağladı.
Scientists are testing computer chip implants in humans.
Bilim insanları, insanlarda bilgisayar çipi implantlarını test ediyor.
Leksikal Ağaç
implanted
implant
