furiously
01
öfkeyle, hiddetle
in a way that shows intense anger, passion, or strong emotion
Örnekler
He furiously denied the accusations made against him.
Ona yöneltilen suçlamaları öfkeyle reddetti.
She furiously slammed the phone down after the argument.
Tartışmadan sonra telefonu öfkeyle kapattı.
Örnekler
The wind howled furiously through the mountain pass.
Rüzgar dağ geçidinden öfkeyle uluyordu.
Rain beat furiously against the windows, rattling the panes.
Yağmur, camları sarsarak pencerelere öfkeyle vuruyordu.
02
öfkeyle, çılgınca
in a highly energetic, fast, or intense manner
Örnekler
Terry was furiously scribbling notes during the lecture.
Terry ders sırasında öfkeyle not alıyordu.
The children played furiously in the backyard until dusk.
Çocuklar alacakaranlığa kadar arka bahçede öfkeyle oynadılar.
