to disconcert
01
kafasını karıştırmak
to unsettle someone, causing them to become stressed or lose their confidence
Örnekler
The sudden change in plans disconcerted the entire team, who had prepared for the original schedule.
Planlardaki ani değişiklik, orijinal programa hazırlanmış olan tüm ekibi şaşırttı.
His unexpected question during the interview momentarily disconcerted the job candidate, but she quickly regained her composure.
Mülakat sırasındaki beklenmedik sorusu, iş adayını bir anlığına şaşırttı, ancak kısa sürede toparlandı.
02
utandırmak
to make someone feel embarrassed
Örnekler
She was disconcerted by the awkward silence that followed her announcement.
Açıklamasının ardından gelen garip sessizlik onu şaşırttı.
His unexpected comment about her appearance seemed to disconcert her during the meeting.
Toplantı sırasında görünüşü hakkındaki beklenmedik yorumu onu şaşırtmış gibi görünüyordu.
Leksikal Ağaç
disconcerting
disconcertion
disconcertment
disconcert
concert
