comprehensive
Örnekler
The comprehensive report provided a detailed overview of the project, addressing every aspect from start to finish.
Kapsamlı rapor, projenin başından sonuna kadar her yönünü ele alarak detaylı bir genel bakış sağladı.
The comprehensive study examined the effects of climate change on various ecosystems around the world.
Kapsamlı çalışma, iklim değişikliğinin dünya çapında çeşitli ekosistemler üzerindeki etkilerini inceledi.
02
kapsamlı, geniş kapsamlı
covering a wide range
Örnekler
She created a comprehensive study guide to ensure she did n’t miss any key topics for the exam.
Sınav için herhangi bir önemli konuyu kaçırmadığından emin olmak için kapsamlı bir çalışma rehberi oluşturdu.
The new law aims to be comprehensive, addressing various aspects of environmental protection.
Yeni yasa, çevre korumanın çeşitli yönlerini ele alarak kapsamlı olmayı hedefliyor.
Comprehensive
01
kapsamlı sınav, yoğun değerlendirme
an intensive examination testing a student's proficiency in some special field of knowledge
Leksikal Ağaç
comprehensively
comprehensiveness
incomprehensive
comprehensive
comprehend
