to compress
01
sıkıştırmak, bastırmak
to reduce the volume or size of something by applying pressure, squeezing, or condensing it
Transitive: to compress sth
Örnekler
The athlete wore compression socks to help compress the muscles and improve circulation.
Atlet, kasları sıkıştırmaya ve dolaşımı iyileştirmeye yardımcı olmak için kompresyon çorapları giydi.
To create a denser structure, the builder had to compress the layers of insulation.
Daha yoğun bir yapı oluşturmak için, inşaatçı yalıtım katmanlarını sıkıştırmak zorunda kaldı.
02
bastırmak
to press two things together or be pressed together to become smaller
Transitive: to compress two things
Örnekler
She compressed her lips together to suppress a smile.
Bir gülümsemeyi bastırmak için dudaklarını sıkıştırdı.
The worker compressed the metal plates together using clamps.
İşçi, metal plakaları kelepçeler kullanarak birlikte sıkıştırdı.
Örnekler
The professor compressed the entire semester ’s material into a one-hour review session.
Profesör, bir dönemin tüm materyalini bir saatlik bir tekrar oturumuna sıkıştırdı.
She managed to compress her lengthy presentation into a five-minute summary.
Uzun sunumunu beş dakikalık bir özete sıkıştırmayı başardı.
Compress
01
kompres
a soft pad applied with pressure for different healing purposes
Örnekler
A cold compress helped soothe the swelling on my bruised knee.
Soğuk bir kompres, morarmış dizimdeki şişliği yatıştırmaya yardımcı oldu.
The nurse applied a warm compress to ease the tension in my neck.
Hemşire, boynumdaki gerginliği hafifletmek için sıcak bir kompres uyguladı.
Leksikal Ağaç
compressed
compressing
compression
compress
