brutal
Örnekler
The brutal attack left him with severe injuries and trauma.
Acımasız saldırı onu ağır yaralarla ve travmayla bıraktı.
The dictator 's regime was known for its brutal suppression of dissent.
Diktatörün rejimi, muhalefetin acımasız bastırılmasıyla tanınıyordu.
Örnekler
The brutal heat of the desert made it hard to travel.
Çölün acımasız sıcağı seyahati zorlaştırdı.
The brutal honesty of his words left her speechless.
Sözlerinin acımasız dürüstlüğü onu sessiz bıraktı.
Örnekler
The brutal fight between the animals in the wild was a display of pure instinct.
Vahşi doğada hayvanlar arasındaki vahşi kavga saf içgüdünün bir tezahürüydü.
His brutal behavior reminded them of wild, untamed creatures.
Onun vahşi davranışı, onlara vahşi, evcilleştirilmemiş yaratıkları hatırlattı.
04
direct and blunt in expression
Örnekler
His critique was brutal but accurate.
She delivered a brutal assessment of the company's performance.
Leksikal Ağaç
brutality
brutalize
brutally
brutal
brut



























