
Ara
to weigh down
[phrase form: weigh]
01
ağır bir yüklemek, baskı yapmak
to make someone feel sad or stressed by putting a lot of emotional or mental pressure on them
Example
The disappointment of not meeting expectations seemed to weigh down the entire team.
Beklentileri karşılamamanın hayal kırıklığı, tüm ekibi ağır bir yüklemekti.
Economic downturns have a way of weighing down on people's hopes for a better future.
Ekonomik duraklamalar, insanların daha iyi bir geleceğe yönelik umutlarını ağır bir yüklemekle kalmıyor, aynı zamanda üzerlerinde baskı yapıyor.
02
yüklemek, ağırlaştırmak
to add weight to someone or something, making it more difficult for them to move
Example
The heavy backpack weighed down the hiker as she climbed the steep trail.
Ağır sırt çantası dağcıya, dik patikadan tırmanırken yükledi.
The wet clothes began to weigh down on the swimmer, making it challenging to stay afloat.
Islak giysiler, yüzücünün üzerine yüklenmeye başladı ve onun su üstünde kalmasını zorlaştırdı.
03
ağırlık koymak, ağırlık vermek
to apply pressure by placing a heavy object on something
Example
Can you weigh the paper down with a book to keep it from blowing away?
Kağıdın uçup gitmesini önlemek için üzerine bir kitapla ağırlık koyabilir misin?
He weighed the package down with a rock to prevent it from flying away.
Paketin uçup gitmesini önlemek için üzerine bir taşla ağırlık verdi.

Yakın Kelimeler