to vary
01
değişmek, farklılaşmak
to differ or deviate from a standard or expected condition
Intransitive
Örnekler
The results of the experiment vary significantly from the predicted outcomes, indicating unexpected factors at play.
Deneyin sonuçları, tahmin edilen sonuçlardan önemli ölçüde farklılık gösterir, bu da beklenmeyen faktörlerin devrede olduğunu gösterir.
The temperature in this region varies greatly throughout the year.
Bu bölgedeki sıcaklık yıl boyunca büyük ölçüde değişir.
02
değişmek
to experience change, often in response to different situations or conditions
Intransitive
Örnekler
The color of the chameleon 's skin can vary to match its surroundings.
Bukalemunun derisinin rengi, çevresine uyum sağlamak için değişebilir.
Prices for goods may vary depending on the demand and supply in the market.
Malların fiyatları, piyasadaki arz ve talebe bağlı olarak değişebilir.
03
çeşitlendirmek
to make changes to or modify something, making it slightly different
Transitive: to vary a quality or component
Örnekler
The chef likes to vary the ingredients in her recipes, experimenting with different herbs and spices.
Şef, tariflerindeki malzemeleri çeşitlendirmeyi sever, farklı otlar ve baharatlarla deney yapar.
To keep the audience engaged, the speaker varies the pace and tone of her delivery throughout the presentation.
Dinleyicilerin ilgisini canlı tutmak için konuşmacı, sunum boyunca konuşmasının hızını ve tonunu değiştirir.
04
çeşitlendirmek, farklılaştırmak
to introduce variety or differences into something, thereby diversifying it
Transitive: to vary sth
Örnekler
The company decided to vary its product line by introducing new flavors and variations.
Şirket, yeni tatlar ve çeşitler ekleyerek ürün yelpazesini çeşitlendirmeye karar verdi.
The restaurant aimed to vary its menu regularly to cater to varied tastes.
Restoran, çeşitli tatları karşılamak için menüsünü düzenli olarak çeşitlendirmeyi amaçladı.
Leksikal Ağaç
invariance
variable
variance
vary
