rudimentary
01
ilkel
consisting of fundamental and basic principles
Örnekler
She had only a rudimentary understanding of the language, knowing just a few basic phrases.
Dil hakkında yalnızca temel bir anlayışa sahipti, sadece birkaç temel ifade biliyordu.
The survival guide equipped hikers with rudimentary skills such as building a shelter and finding potable water in the wilderness.
Hayatta kalma rehberi, yürüyüşçüleri bir barınak inşa etmek ve vahşi doğada içilebilir su bulmak gibi temel becerilerle donattı.
Örnekler
The initial design of the building was in a rudimentary state, with basic structural outlines and minimal architectural details.
Binanın ilk tasarımı, temel yapısal ana hatları ve minimal mimari detayları ile ilkel bir durumdaydı.
With limited resources, the team crafted a rudimentary prototype to demonstrate the core functionality of their innovative invention.
Sınırlı kaynaklarla, ekip yenilikçi buluşlarının temel işlevselliğini göstermek için basit bir prototip yaptı.
2.1
ilkel, basit
(of a body part) only minimally developed, often lacking full form or function
Örnekler
The snake has rudimentary limbs, small remnants of legs from its evolutionary past.
Yılanın ilkel uzuvları vardır, evrimsel geçmişinden kalan küçük bacak kalıntıları.
Whales possess rudimentary pelvic bones, a vestige of their land-dwelling ancestors.
Balinalar, karada yaşayan atalarından kalma bir iz olarak ilkel pelvik kemiklere sahiptir.



























