primary
Örnekler
The primary reason for his success is his unwavering dedication to his craft.
Başarısının birincil nedeni, zanaatına olan sarsılmaz bağlılığıdır.
In this debate, the primary argument revolves around economic sustainability.
Bu tartışmada, temel argüman ekonomik sürdürülebilirlik etrafında dönüyor.
Örnekler
During the primary phase of the project, we focused on research.
Projenin birincil aşamasında araştırmaya odaklandık.
In the primary stages of development, the software was prone to bugs.
Geliştirmenin ilk aşamalarında, yazılım hatalara yatkındı.
Örnekler
Primary sources of information include original documents, such as letters or diaries.
Bilginin birincil kaynakları, mektuplar veya günlükler gibi orijinal belgeleri içerir.
Researchers often rely on primary data for the most accurate insights.
Araştırmacılar, en doğru içgörüler için genellikle birincil verilere güvenirler.
Örnekler
Water is a primary need for all living beings.
Su, tüm canlılar için birincil bir ihtiyaçtır.
Safety is a primary concern when designing vehicles.
Araç tasarlanırken güvenlik en önemli endişedir.
05
ilk, temel
having to do with the education of children between the ages of about five and eleven
Örnekler
She works as a primary teacher, teaching young children in their early years of school.
O, okulun ilk yıllarında küçük çocuklara öğretmenlik yapan bir ilkokul öğretmeni olarak çalışıyor.
The primary school focuses on foundational subjects like reading, writing, and arithmetic.
İlkokul, okuma, yazma ve aritmetik gibi temel konulara odaklanır.
06
birincil, temel sağlık
indicating the basic healthcare provided by doctors, nurses, and other professionals for everyday health needs
Örnekler
A primary care physician helps manage preventive health and treats everyday illnesses.
Bir birinci basamak hekimi, koruyucu sağlığı yönetmeye ve günlük hastalıkları tedavi etmeye yardımcı olur.
Primary care services include routine check-ups, vaccinations, and management of chronic conditions.
Birincil bakım hizmetleri, rutin kontroller, aşılar ve kronik durumların yönetimini içerir.
07
birincil, temel
referring to a compound that has undergone the initial stage of chemical substitution, where one atom or group replaces another
Örnekler
A primary alcohol has a hydroxyl group attached to a carbon that is connected to only one other carbon atom.
Bir birincil alkol, sadece bir başka karbon atomuna bağlı bir karbona bağlı bir hidroksil grubuna sahiptir.
Primary compounds are often the simplest form in a reaction process.
Birincil bileşikler, bir reaksiyon sürecinde genellikle en basit formdur.
Primary
01
ana tüy
the main and longest feathers on a bird's wing that help it fly
Örnekler
Owls rely on their primaries for silent nighttime flights.
Baykuşlar, sessiz gece uçuşları için birincil tüylerine güvenir.
Injured birds may struggle to fly without intact primaries.
Yaralı kuşlar, sağlam uçma tüyleri olmadan uçmakta zorlanabilir.
02
ön seçim, birincil seçim
an election held to choose candidates for a subsequent election, often within a political party
Örnekler
The primary determined the party's nominee for the presidential race.
Ön seçim, partinin başkanlık yarışı için adayını belirledi.
Voter turnout in the primary was higher than expected.
Ön seçimlerde seçmen katılımı beklenenden daha yüksekti.
03
primer, birincil sargı
the main coil in an electrical transformer, typically responsible for receiving the input voltage
Örnekler
The primary of the transformer is responsible for the input current.
Transformatörün primer sargısı giriş akımından sorumludur.
The technician measured the resistance of the primary.
Teknisyen, primerin direncini ölçtü.
04
ana gök cismi, birincil gök cismi
a central celestial body, such as a planet or star, that is orbited by a smaller object, like a moon or satellite
Örnekler
Earth is the primary for the Moon, which orbits it.
Dünya, onun etrafında dönen Ay için birincil gök cismidir.
The primary in this binary system is a massive star, with the smaller one orbiting it.
Bu ikili sistemdeki birincil, etrafında daha küçük olanın yörüngede döndüğü büyük bir yıldızdır.
05
birincil, ana renk
a color that cannot be made by mixing other colors, such as red, blue, or yellow
Örnekler
She learned how secondary colors are formed from the primaries.
O, ikincil renklerin birincillerden nasıl oluştuğunu öğrendi.
The designer mixed the primaries to create a vibrant color palette.
Tasarımcı, canlı bir renk paleti oluşturmak için ana renkleri karıştırdı.
06
birincil, birinci zaman
a geologic period from around 541 to 252 million years ago
Örnekler
Fossils from the Primary reveal a diverse range of early life forms.
Primer dönemden fosiller, erken yaşam formlarının çeşitliliğini ortaya koyar.
The rocks from the Primary are rich in minerals and ancient deposits.
Primer döneminden kalan kayalar mineral ve eski birikintiler açısından zengindir.
to primary
01
meydan okumak, yarışmak
to challenge a current officeholder for a political position
Örnekler
She decided to primary the senator in the next election.
O, bir sonraki seçimde senatörü meydan okumaya karar verdi.
The group worked hard to primary the governor.
Grup, valiyi meydan okumak için çok çalıştı.
Leksikal Ağaç
primarily
primary
prime



























