to relent
01
boyun eğmek
to accept something, usually after some resistance
Örnekler
After much persuasion, the manager relented and granted the team an extra day off.
Çok fazla ikna sonrasında, yönetici yumuşadı ve ekibine fazladan bir gün izin verdi.
Despite his initial stubbornness, he eventually relented and agreed to compromise.
Başlangıçtaki inatçılığına rağmen, sonunda yumuşadı ve uzlaşmaya razı oldu.
02
yumuşamak, hafiflemek
(of weather, situation, etc.) to become less harsh or severe
Örnekler
As the storm progressed, the winds finally relented, allowing the residents to venture outside safely.
Fırtına ilerledikçe, rüzgarlar nihayet hafifledi ve sakinlerin güvenle dışarı çıkmasına izin verdi.
The intense heat relented in the evening, bringing relief to the sweltering city.
Yoğun sıcak akşam saatlerinde hafifledi, bunaltıcı şehre rahatlama getirdi.
