to quieten
01
susturmak, sessizleştirmek
cause to be quiet or not talk
02
sakinleşmek, daha az gürültülü olmak
to become calmer or less noisy
Dialect
British
Intransitive
Örnekler
The storm slowly quietened as the night went on.
Gece ilerledikçe fırtına yavaş yavaş sakinleşti.
The crowd quietens when the lights go down.
Işıklar söndüğünde kalabalık sakinleşir.
03
sakinleştirmek, sesini kısmak
to calm down or reduce in volume
Örnekler
The crowd began to quieten once the announcement was made.
Duyuru yapıldıktan sonra kalabalık sakinleşmeye başladı.
The music slowly quietened, fading into the background as the night went on.
Müzik yavaş yavaş sessizleşti, gece ilerledikçe arka plana doğru kayboldu.



























