Pocket
01
cep
a type of small bag in or on clothing, used for carrying small things such as money, keys, etc.
Örnekler
He kept his keys in the pocket of his jeans.
Anahtarlarını kot pantolonunun cebinde tuttu.
She discovered a crumpled note in her jacket pocket.
Ceketinin cebinde buruşuk bir not keşfetti.
02
kese, torba
(anatomy) saclike structure in any of various animals (as a marsupial or gopher or pelican)
03
cep, para kaynağı
a supply of money
04
cep, bölme
an enclosed space
05
cep, delik
one of the six holes or openings on the table where balls are aimed to be legally sunk during gameplay in cue sports such as pool and billiards
Örnekler
He carefully aimed the cue ball towards the corner pocket.
O, beyaz topu köşe cepine doğru dikkatlice hedef aldı.
The striped ball rolled into the side pocket after a precise shot.
Çizgili top, hassas bir vuruşun ardından yan cebe yuvarlandı.
06
cep, izole grup
a small isolated group of people
07
hava cebi, hava boşluğu
a local region of low pressure or descending air that causes a plane to lose height suddenly
08
cep, oyuk
a hollow concave shape made by removing something
09
cep, en iyi nokta
the best spot between pins in bowling to aim for a strike
Örnekler
He aimed for the pocket to increase his chances of a strike.
Strike yapma şansını artırmak için cep hedefledi.
She consistently hit the pocket and bowled a perfect game.
O sürekli olarak cep vuruşunu yaptı ve mükemmel bir oyun oynadı.
to pocket
01
cebine koymak, cepine atmak
to put something, typically small or portable, into one's pocket
Transitive: to pocket sth
Örnekler
Before heading out, he had to pocket his keys and phone.
Dışarı çıkmadan önce, anahtarlarını ve telefonunu cebine koymak zorunda kaldı.
To stay organized, he always pocketed his earphones when not in use.
Organize kalmak için, kulaklıklarını kullanmadığı zamanlarda her zaman cebine koyardı.
02
cebine atmak, yürütmek
to appropriate or steal something for personal gain
Transitive: to pocket sth
Örnekler
The dishonest cashier was caught pocketing small amounts of cash from the register each day.
Dürüst olmayan kasiyer, her gün kasadan küçük miktarlarda para cebine indirmeye çalışırken yakalandı.
He pocketed a few bills from his roommate's wallet while pretending to borrow a pen.
O, bir kalem ödünç alıyormuş gibi yaparken, oda arkadaşının cüzdanından birkaç banknot cebine attı.
Leksikal Ağaç
pocketable
pocket
