awful
Örnekler
He was in an awful mood because he lost his wallet.
Cüzdanını kaybettiği için berbat bir ruh hali içindeydi.
The car made an awful noise, so they took it to the mechanic.
Araba korkunç bir ses çıkardı, bu yüzden onu tamirciye götürdüler.
02
korkunç, dehşet verici
causing fear or dread or terror
03
korkunç, nefret uyandıran
offensive or even (of persons) malicious
04
korkunç, dehşet verici
extreme in degree or extent or amount or impact
05
etkileyici, hayranlık uyandıran
inspiring awe or admiration or wonder
06
müthiş, etkileyici
inspired by a feeling of fearful wonderment or reverence
awful
Örnekler
He works awful hard to support his family.
Ailesini geçindirmek için çok sıkı çalışıyor.
That cake tastes awful sweet, maybe too much sugar.
O kek aşırı tatlı tadıyor, belki çok fazla şeker.
Leksikal Ağaç
awfully
awfulness
awful
awe
