mere
Örnekler
His apology seemed a mere formality, lacking sincerity and depth.
Özrü, samimiyet ve derinlikten yoksun sadece bir formalite gibi görünüyordu.
The magician 's trick was a mere illusion, captivating the audience with its simplicity.
Sihirbazın numarası, seyircileri basitliğiyle büyüleyen sadece bir illüzyondu.
02
sadece, basit
used to highlight that even the slightest suggestion or presence of something is enough to have a significant impact on a situation or a person's mood
Örnekler
She found solace in the mere sound of rain tapping against her window.
Penceresine vuran yağmurun sadece sesinde teselli buldu.
The mere mention of his name caused the room to fall silent.
Onun adının sadece anılması, odanın sessizliğe bürünmesine neden oldu.
03
sadece, basit
used to highlight how insignificant, minor, or small something is
Örnekler
It 's a mere scratch.
Bu sadece ufak bir çizik.
In the vast universe, our planet appears as a mere speck of dust.
Uçsuz bucaksız evrende, gezegenimiz sadece bir toz zerresi gibi görünür.
Mere
Örnekler
The children loved to play by the mere, watching the ducks glide across the water.
Çocuklar, ördeklerin suyun üzerinde kaymasını izlerken, gölcük kenarında oynamayı severdi.
A misty morning at the mere made the landscape look even more serene.
Gölcükte sisli bir sabah, manzarayı daha da huzurlu gösteriyordu.
Leksikal Ağaç
merely
mere
