to lean on
[phrase form: lean]
01
güvenmek, dayanmak
to rely on someone or something for assistance, guidance, etc.
Transitive: to lean on sb
Örnekler
The company has leaned on its loyal customers for years.
Şirket yıllardır sadık müşterilerine güvenmiştir.
The community had leaned on the local charity for help during the crisis.
Topluluk, kriz sırasında yardım için yerel hayır kurumuna dayanmıştı.
02
baskı yapmak, üzerinde baskı kurmak
to use threats or pressure to control someone's actions or decisions
Transitive: to lean on sb
Ditransitive: to lean on sb to do sth
Örnekler
The police leaned on the suspect until they confessed.
Polis, itiraf edene kadar şüpheliye baskı yaptı.
The salesperson has leaned on the customer for weeks to close the deal.
Satış temsilcisi, anlaşmayı kapatmak için haftalardır müşteriye baskı yapıyor.
03
yaslanmak
to rely on something, such as a wall, for physical support or stability
Transitive: to lean on a support structure
Örnekler
The tired hiker is leaning on his walking stick for support.
Yorgun yürüyüşçü, destek için yürüyüş bastonuna yaslanıyor.
I was so exhausted that I leaned on the wall to steady myself.
O kadar yorgundum ki kendimi dengelemek için duvara yaslandım.
