induce
in
ˌɪn
in
duce
ˈdus
dus
British pronunciation
/ɪndjˈuːs/

"induce"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

to induce
01

ikna etmek

to influence someone to do something particular
Ditransitive: to induce sb to do sth
to induce definition and meaning
example
Örnekler
Management used a cash bonus to induce workers to take on risky offshore assignments.
Yönetim, çalışanları riskli denizaşırı görevleri üstlenmeye teşvik etmek için nakit bir bonus kullandı.
Protesters were inducing bystanders to join their demonstration as politicians debated inside.
Protestocular, politikacılar içeride tartışırken, seyircileri gösterilerine katılmaya teşvik ediyorlardı.
02

ortaya çıkmasına neden olmak

to trigger a particular event, condition, or response
Transitive: to induce a condition or response
example
Örnekler
The medication can induce drowsiness in patients.
İlaç, hastalarda uyuşukluğa neden olabilir.
The company ’s incentives were designed to induce greater productivity from employees.
Şirketin teşvikleri, çalışanlardan daha fazla verimlilik sağlamak için tasarlandı.
03

tümevarım yapmak, sonuç çıkarmak

to derive general principles or conclusions from specific observations or instances
Transitive: to induce principles or conclusions
example
Örnekler
Scientists induce theories about natural phenomena by analyzing experimental data and making observations in the field.
Bilim insanları, deneysel verileri analiz ederek ve sahada gözlemler yaparak doğal olaylar hakkında teoriler türetir.
By analyzing market trends and consumer behavior, marketers can induce strategies for successful product launches.
Pazar eğilimlerini ve tüketici davranışlarını analiz ederek, pazarlamacılar başarılı ürün lansmanları için stratejiler türetebilirler.
04

indüklemek, oluşturmak

to generate or create an electric charge, current, or magnetic state within a conductor or material
Transitive: to induce an electric or magnetic charge
example
Örnekler
The changing magnetic field induced an electric current in the wire coil, powering the electromagnet.
Değişen manyetik alan, tel bobinde bir elektrik akımı indükledi, elektromıknatısı güçlendirdi.
The rotating turbine blades induced a magnetic field in the generator, producing electricity.
Dönen türbin kanatları, jeneratörde manyetik bir alan oluşturdu ve elektrik üretti.
05

başlatmak, tetiklemek

to medically start a woman’s labor to help her give birth
example
Örnekler
The doctor decided to induce labor because the baby was overdue.
Doktor, bebek geciktiği için doğumu başlatmaya karar verdi.
They used medicine to induce her labor safely.
Doğumunu güvenli bir şekilde başlatmak için ilaç kullandılar.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store