handsomely
01
şık bir şekilde, zarifçe
in a stylish, attractive, or elegant manner
Örnekler
He was handsomely dressed in a tailored navy suit.
Üzerine tam oturan lacivert bir takım elbiseyle şık bir şekilde giyinmişti.
The room was handsomely furnished with antiques and velvet drapes.
Oda, antikalarla ve kadife perdelerle şık bir şekilde döşenmişti.
1.1
güzelce, şık bir şekilde
in a high-quality or well-crafted way
Örnekler
Their furniture is handsomely built to last for decades.
Mobilyaları şık bir şekilde inşa edilmiştir ve onlarca yıl dayanır.
The novel is handsomely printed on thick, cream-colored paper.
Roman, kalın, krem renkli kağıda güzelce basılmış.
1.2
geniş çapta, etkileyici bir şekilde
thoroughly and impressively, successfully or convincingly
Örnekler
The team handsomely defeated their rivals in the final.
Takım, finalde rakiplerini büyük bir farkla yendi.
Despite doubts, the project succeeded handsomely.
Şüphelere rağmen, proje muhteşem bir şekilde başarılı oldu.
02
cömertçe, bol bol
to a generous, large, or substantial degree
Örnekler
She was handsomely rewarded for her bravery.
Cesareti için cömertçe ödüllendirildi.
Investors were handsomely compensated after the merger.
Yatırımcılar birleşmeden sonra cömertçe tazmin edildi.
Leksikal Ağaç
handsomely
handsome



























