
Ara
Eyeball
01
göz küresi
the whole structure of the eye
to eyeball
01
göz atmak, dik dik bakmak
to closely look at something
Transitive: to eyeball sb/sth
Example
The jeweler eyeballed the diamond, inspecting its clarity and brilliance.
Kuyumcu, elması göz atarak inceleyerek berraklığını ve parlaklığını kontrol etti.
The teacher eyeballed the students to ensure they were paying attention during the lecture.
Öğretmen, öğrencilerin derste dikkatli olduklarından emin olmak için dik dik baktı.
02
tahmini yapmak, göz kararıyla ölçmek
to measure or estimate something visually, often without using precise instruments
Transitive: to eyeball a measurement
Example
The carpenter decided to eyeball the length of the board before making the cut.
Marangoz, tahtanın uzunluğunu göz kararıyla ölçmek için kesimden önce karar verdi.
Instead of using a ruler, he chose to eyeball the spacing between the pictures on the wall.
Cetvel kullanmak yerine, duvardaki resimler arasındaki boşluğu göz kararıyla ölçmeyi tercih etti.
word family
eye
ball
eyeball
eyeball
Noun

Yakın Kelimeler