to dissipate
01
dağılmak, yavaş yavaş kaybolmak
to gradually disappear or spread out
Intransitive
Örnekler
The morning mist began to dissipate as the sun rose higher in the sky.
Sabah sisi, güneş gökyüzünde daha yükseğe çıktıkça dağılmaya başladı.
The smell of freshly baked bread slowly dissipated throughout the house, enticing everyone to the kitchen.
Taze pişmiş ekmeğin kokusu yavaş yavaş evin her yerine dağıldı, herkesi mutfağa çekti.
02
çarçur etmek
to waste money, energy, or resources
Transitive: to dissipate energy or resources
Örnekler
He quickly realized that buying expensive gadgets was causing him to dissipate his savings.
Pahalı gadget'lar satın almanın tasarruflarını tüketmesine neden olduğunu hızla fark etti.
Leaving the lights on all day without necessity can dissipate energy and increase electricity bills.
Ihtiyaç olmadan ışıkları bütün gün açık bırakmak enerjiyi dağıtabilir ve elektrik faturalarını artırabilir.
03
dağıtmak
to cause to scatter, spread, and eventually vanish
Transitive: to dissipate sth
Örnekler
Opening the windows helped dissipate the strong smell of paint throughout the room.
Pencereleri açmak, odanın her yerindeki güçlü boya kokusunu dağıtmaya yardımcı oldu.
The fan was turned on to dissipate the smoke from the kitchen after accidentally burning the food.
Yanlışlıkla yemeği yaktıktan sonra mutfaktaki dumanı dağıtmak için fan açıldı.
04
dağıtmak, zevklerine aşırı düşkünlük göstermek
to indulge excessively in pleasure, especially by drinking alcohol
Intransitive
Örnekler
After losing his job, he began to dissipate, spending all his time at the casino.
İşini kaybettikten sonra, tüm zamanını kumarhanede geçirerek dağılmaya başladı.
She dissipated for weeks on end, neglecting her studies and health.
O, haftalarca kendini kaybetti, derslerini ve sağlığını ihmal etti.
Leksikal Ağaç
dissipated
dissipation
dissipate



























