different
Örnekler
He had a different perspective on the movie.
Filme karşı farklı bir bakış açısı vardı.
She studied different subjects in school, from math to history.
Okulda, matematikten tarihe kadar farklı konuları inceledi.
Örnekler
The two plans offer different approaches to solving the same problem.
İki plan, aynı sorunu çözmek için farklı yaklaşımlar sunar.
He wore a completely different outfit to the event than the one he had planned.
Etkinliğe planladığından farklı bir kıyafet giymişti.
03
farklı, olağandışı
differing from all others; not ordinary
04
farklı, ayrı
distinct or separate
Leksikal Ağaç
differential
differentiate
differently
different
differ
