to chaffer
01
sohbet etmek, gevezelik etmek
to engage in casual or idle conversation
Intransitive
Örnekler
As they sat around the campfire, they chaffered late into the night, sharing stories and laughter.
Kamp ateşinin etrafında otururken, gece geç saatlere kadar sohbet ettiler, hikayeler ve kahkahalar paylaştılar.
While waiting for the bus, the commuters chaffered about the weather and upcoming weekend plans.
Otobüsü beklerken, yolcular hava durumu ve gelecek hafta sonu planları hakkında sohbet ettiler.
02
pazarlık etmek, fiyat görüşmek
to negotiate over the price of goods or services
Intransitive
Örnekler
The street market was bustling with people chaffering over fresh produce and handmade crafts.
Sokak pazarı, taze ürünler ve el yapımı el işleri üzerine pazarlık yapan insanlarla dolup taşıyordu.
When purchasing antiques, it 's common to chaffer with the dealer to secure a better price.
Antika satın alırken, daha iyi bir fiyat elde etmek için satıcıyla pazarlık yapmak yaygındır.
