Bum
01
serseri, evsiz
a vagrant
Örnekler
He slipped on the wet floor and landed hard on his bum.
Islak zeminde kaydı ve poposunun üzerine sert bir şekilde düştü.
The child giggled after falling onto his bum in the sandbox.
Çocuk, kum havuzuna poposunun üstüne düştükten sonra kıkırdadı.
03
serseri, tembel
a person regarded as despicable, lazy, or worthless
Örnekler
That bum has n't worked a day in his life.
O serseri hayatında bir gün bile çalışmamış.
She called her ex a bum after he borrowed money and never paid it back.
O, borç para aldıktan sonra geri ödemediği için eski sevgilisini bir serseri olarak niteledi.
04
hayal kırıklığına uğramış, mutsuz
someone who is feeling disappointed, down, or depressed, often due to a situation not going as expected
Örnekler
I felt like a total bum after missing the opportunity.
Fırsatı kaçırdıktan sonra kendimi tam bir beceriksiz gibi hissettim.
He was in a bum mood after hearing the bad news.
Kötü haberleri duyduktan sonra mutsuz bir ruh hali içindeydi.
to bum
01
dilenmek, istemek
to get something through asking without offering anything in exchange
Transitive: to bum sth
Örnekler
He decided to bum a ride from his friend instead of taking the bus.
Otobüse binmek yerine arkadaşından bedavaya bir yolculuk istemeye karar verdi.
Rather than buying lunch, she preferred to bum snacks from her classmates.
Öğle yemeği almak yerine, sınıf arkadaşlarından bedavacılık yaparak atıştırmalıklar almayı tercih etti.
bum
01
çok kötü kalite, dayanıksız
of very poor quality; flimsy



























