vibrant
Örnekler
The vibrant colors of the sunset painted the sky in hues of orange, pink, and purple.
Gün batımının canlı renkleri gökyüzünü turuncu, pembe ve mor tonlarda boyadı.
She wore a vibrant red dress that caught everyone's attention as she entered the room.
Odaya girdiğinde herkesin dikkatini çeken canlı kırmızı bir elbise giyiyordu.
Örnekler
The city was vibrant with activity during the festival.
Festival sırasında şehir canlı bir aktiviteyle doluydu.
Her vibrant personality lights up any room she enters.
Onun enerjik kişiliği girdiği her odayı aydınlatır.
03
canlı, titreşimli
producing a strong, resonant sound that is full of energy and vitality
Örnekler
The vibrant music from the street performers drew a large crowd.
Sokak sanatçılarının canlı müziği büyük bir kalabalık çekti.
Her vibrant voice was filled with excitement as she described her adventures.
Maceralarını anlatırken, canlı sesi heyecanla doluydu.
Leksikal Ağaç
vibrantly
vibrant
vibr
