to synchronize
01
senkronize etmek, eşzamanlı hale getirmek
to make sure that different devices or systems operate together smoothly by coordinating their timing, data, or operations
Transitive: to synchronize sth
Örnekler
The software automatically synchronizes data between different devices.
Yazılım, farklı cihazlar arasında verileri otomatik olarak senkronize eder.
The clocks in the office are synchronized to ensure everyone arrives on time.
Ofisteki saatler, herkesin zamanında gelmesini sağlamak için senkronize edilmiştir.
02
senkronize etmek, ayarlamak
to set clocks or watches so they show the same time
Transitive: to synchronize clocks or watches | to synchronize a clock or watch with another
Örnekler
She synchronized her clock to match the time on her phone.
O, saatini telefonundaki saatle eşleşecek şekilde senkronize etti.
The technician synchronized all the clocks in the building.
Teknisyen, binadaki tüm saatleri senkronize etti.
03
senkronize etmek, eş zamanlı hale getirmek
to organize or present events so they appear to happen at the same time or exist together
Transitive: to synchronize events
Örnekler
The director synchronized the actors ’ performances to create a seamless scene.
Yönetmen, kusursuz bir sahne oluşturmak için oyuncuların performanslarını senkronize etti.
The events were synchronized to show the connection between history and modern times.
Olaylar, tarih ve modern zamanlar arasındaki bağlantıyı göstermek için senkronize edildi.
04
senkronize etmek, ayarlamak
to adjust the sound in a movie so that it matches the action on screen perfectly
Transitive: to synchronize a sound with a scene
Örnekler
The sound engineer synchronized the dialogue with the actors' lip movements.
Ses mühendisi, diyalogları oyuncuların dudak hareketleriyle senkronize etti.
They worked hard to synchronize the music with the dance moves in the film.
Filmde müziği dans hareketleriyle senkronize etmek için çok çalıştılar.
05
senkronize etmek, eşzamanlı hale getirmek
to happen at the same time
Intransitive
Örnekler
The clocks synchronized perfectly, showing the same time.
Saatler mükemmel bir şekilde senkronize oldu, aynı zamanı gösteriyordu.
The two events synchronized, making it difficult to attend both.
İki olay senkronize oldu, bu da ikisine de katılmayı zorlaştırdı.
Leksikal Ağaç
desynchronize
synchronized
synchronizer
synchronize
synchron
