to befuddle
01
aklını karıştırmak
to muddle someone's thinking, making it difficult to concentrate or reason
Örnekler
The complex instructions completely befuddles me.
Karmaşık talimatlar beni tamamen şaşırtıyor.
His contradictory statements befuddled the entire team.
Onun çelişkili ifadeleri tüm takımı şaşırttı.
02
sarhoş olmak, sersemlemek
to become intoxicated
Örnekler
He was befuddled after several rounds of whiskey.
Birkaç bardak viskiden sonra sersemlemişti.
The revelers were too befuddled to notice the time.
Eğlence düşkünleri zamanı fark edemeyecek kadar sersemlemişti.
Leksikal Ağaç
befuddled
befuddlement
befuddle
fuddle
