Ara
to scuttle
01
hızla yürümek
to move quickly and with short, hasty steps
Intransitive: to scuttle | to scuttle somewhere
Example
The spy scuttled through the dimly lit alley, trying to avoid detection.
Casus, loş aydınlatılmış sokak arasında hızla hareket etti, tespit edilmekten kaçınmaya çalışıyordu.
The child, excited to explore the garden, scuttled around, chasing butterflies.
Çocuk, bahçeyi keşfetmek için heyecanlı bir şekilde koşuşturdu, kelebekleri kovaladı.
02
bir planın başarısız olmasına neden olmak
to intentionally cause something such as a plan to fail
Transitive: to scuttle a plan or effort
Example
The rival company attempted to scuttle our marketing campaign by spreading false rumors
Rakip şirket, yalan söylentiler yayarak pazarlama kampanyamızı baltalamaya çalıştı.
The disgruntled employee decided to scuttle the team's project by withholding crucial information.
Memnuniyetsiz çalışan, önemli bilgileri gizleyerek ekibin projesini batırmaya karar verdi.
Scuttle
01
kömür kovası, kömür hunisi
container for coal; shaped to permit pouring the coal onto the fire
02
lumbuz, güverte arası geçit
an entrance equipped with a hatch; especially a passageway between decks of a ship
