routinely
01
rutin olarak, alışılagelmiş şekilde
in a regular or habitual manner, often following a fixed procedure or schedule
Örnekler
She routinely exercises in the morning before work.
O, işten önce sabahları düzenli olarak egzersiz yapar.
The doctor routinely checks patients' vital signs during appointments.
Doktor, randevular sırasında hastaların hayati belirtilerini rutin olarak kontrol eder.
1.1
rutin olarak, alışılagelmiş şekilde
in a predictable, unremarkable manner, without variation or special attention
Örnekler
The security guard routinely checked IDs without making eye contact.
Güvenlik görevlisi, göz teması kurmadan kimlikleri rutin olarak kontrol ediyordu.
She routinely nodded during meetings but rarely contributed.
O, toplantılar sırasında rutin olarak başını sallardı ama nadiren katkıda bulunurdu.



























