to reside
Örnekler
The Smith family resides in a charming cottage on the outskirts of town.
Smith ailesi, kasabanın eteklerinde şirin bir kulübede ikamet eder.
Professors often reside in the residential quarters on campus.
Profesörler genellikle kampüsteki konutlarda ikamet eder.
Örnekler
The historic manuscripts reside in the university's special collections library.
Tarihi el yazmaları, üniversitenin özel koleksiyonlar kütüphanesinde bulunur.
The original copy of the letter resides in the archives of the historical society.
Mektubun orijinal kopyası tarih derneğinin arşivlerinde bulunur.
03
bulunmak, ait olmak
to be held by an individual or a governing body
Örnekler
The ultimate authority to make decisions resides with the board of directors.
Karar verme yetkisi nihai olarak yönetim kurulunda bulunur.
In many countries, the power to amend laws resides in the legislature.
Birçok ülkede, yasaları değiştirme yetkisi yasama organında bulunur.
Örnekler
A great deal of wisdom resides in her words.
Büyük bir bilgelik onun sözlerinde barınır.
The beauty of the artwork resides in its simplicity.
Sanat eserinin güzelliği, sadeliğinde yatar.
Leksikal Ağaç
resident
reside
